MEHMET RAKİPOĞLU İLE “İŞGAL VE SOYKIRIMIN ANATOMİSİ” ÜZERİNE
Eser, İsrail’in Filistin’i “Filistinsizleştirme” projesini ve bunun farklı boyutlardaki uygulamalarını derinlemesine analiz ediyor.
Bu önemli araştırma, İsrail’in eylemlerini sadece askeri bir çatışma olarak değil, çok boyutlu bir soykırım ve yerleşimci sömürgecilik projesi olarak ele alarak, okuyuculara Filistin meselesine dair kapsamlı, eleştirel ve derinlemesine bir bakış açısı sunmaktadır.
Kitap ayrıca, İsrail’in klasik Batılı kolonyal/sömürgeci devletlerden farklı olduğunu iddia etme çabasını da çürütmekte, İsrail’in Filistinlilerin doğal kaynaklarını sömürdüğünü ve topraklarını gasp ettiğini göstermektedir. İsrail’in bu eylemlerinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Batılı demokrasilerin “İsrail istisnacılığı” ve “Holokostiyanizm” gibi kavramlarla bu duruma nasıl sessiz kaldığını veya ortak olduğunu vurgulamaktadır.
ABD’nin Filistin illüzyonu ve İşgal Politikası
Dr. Rakipoğlu analizlerinde, ABD’nin Filistin illüzyonunu, Gazze Liman Projesi’ni ve ateşkes kararlarını, ayrıca ABD üniversitelerindeki İsrail karşıtı protestoları analiz etmektedir. Çin ve Rusya’nın İsrail’in Gazze saldırıları karşısındaki politikaları, pragmatizm ve ulusal çıkarlar ekseninde incelenmektedir. Ayrıca, Hindistan-İsrail ortaklığı ve Keşmir’deki uygulamalarla Filistin’deki stratejiler arasındaki paralellikler de gözler önüne sermekte…
Son olarak, kitap Türkiye’nin Gazze diplomasisini, ateşkes, arabuluculuk ve garantörlük tekliflerini, İsrail’e karşı aldığı hukuki ve siyasi adımları ve Filistin davasının Türk siyasetindeki yerini ele almaktadır. Kitap, Filistin direnişinin küresel bir intifadaya dönüştüğünü ve Batılı demokrasilerin İsrail politikalarına bağımlılıklarını sorgulayan bir ayna görevi gördüğünü öne sürmektedir.
Soru 1: Kitabınızın başlığı “İşgal ve Soykırımın Anatomisi: İsrail’in Filistin’i Yok Etme Stratejisi” oldukça çarpıcı. Bu kitabın temel mesajı veya ana argümanı nedir ve hangi amaca hizmet etmektedir?

Yanıt: Kitabın temel mesajı, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa, İngiltere, İtalya gibi Batılı ülkelerin desteklediği İsrail’in Filistin topraklarındaki eylemlerinin sadece işgalden ibaret olmayıp, aynı zamanda ilhak, soykırım ve etnik temizlik olduğudur. Kitap, İsrail’in Filistin’i yok etme stratejisinin sistematik doğasını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Buna göre, kitapta devlet olmaktan uzak bir tarihe ve güncel stratejiye sahip olan İsrail’in sivil öldürmeye devam etmesi ve mevcut uluslararası sistemin hareket etmemesi, Siyonist işgal rejiminin cezasız kalmasına neden olduğu dile getirilmeye çalışılmaktadır.
Kitabın ana argümanlarından biri, İsrail’in sadece askeri yollarla değil, aynı zamanda bilgi kirliliği, dezenformasyon ve çeşitli anlatılarla işgali meşrulaştırmaya çalıştığıdır. Dolayısıyla kitap, İsrail’in işgal, terör, soykırım ve etnik temizlik gibi kavramlarla iç içe olduğu anlatısını ispatlamak ve Filistin meselesine dair dezenformasyonla mücadele ederek gerçeklerin anlatılmasını sağlamayı öncelikli hedeflemektedir. Vurgulanan en önemli nokta ise, İsrail’in boykot ve sivil protestolarla değil, ancak askeri, maddi, diplomatik ve kültürel gibi çok boyutlu bir güçle durdurulabileceğidir.
Soru 2: Kitabınızda İsrail’in eylemlerini “soykırım” olarak nitelendiriyorsunuz ve bunu çok boyutlu bir şekilde ele alıyorsunuz. Özellikle “eğitim soykırımı” (skolastisit) ve “teknolojik soykırım” gibi kavramlarla neyi ifade ediyorsunuz?
Yanıt: Kitapta İsrail’in eylemleri, modern bürokratik araçlar ve meşruiyet sağlama stratejileriyle hayata geçirilen modern bir soykırım olarak tanımlanmaktadır. Birden fazla boyutu olan bu soykırımın sadece fiziksel yok etme olmadığını, aynı zamanda Filistinlilerin kültürel, sosyal ve psikolojik varlıklarını da hedeflediğini vurguluyorum.
-Bu kapsamda öne çıkan iki boyut şunlardır:
- Eğitim Soykırımı (Skolastisit): Bu kavram, Latince “schola” (okul) ve “cide” (öldürmek) kelimelerinin birleşimi olup, Filistin’deki eğitim geleneğine karşı İsrail’in eğitim sistemini sistematik olarak yok etmesini tanımlamaktadır. Kitap, 7 Ekim sonrası Gazze’de 12 üniversitenin tamamının bombalandığını ve UNESCO tarafından tanınan Gazze İslam Üniversitesi Rektörü Sofyan Taya gibi önemli bilim insanlarının öldürüldüğünü belirtmektedir. Ayrıca, Gazze’deki okulların %92’sinin hasar gördüğü ve binlerce öğretmen ve öğrencinin hayatını kaybettiği rapor edilmiştir. Bu, İsrail’in Filistin’in ulusal kimlik, devlet ve gelecek üretmesini engelleme, hatta Filistinlilerin İsrail işgaline direniş sembollerinden biri olan eğitimi yok etme amacı taşıdığını göstermektedir.
- Teknolojik Soykırım: Bu, İsrail’in Filistinliler üzerindeki işgalini ve kontrolünü sürdürmek için yapay zekâ, yüz tanıma sistemleri ve gözetim teknolojilerini nasıl kullandığını açıklamaktadır. Örneğin, “Lavender” ve “The Gospel” gibi yapay zekâ programlarının öldürülecek Filistinlileri belirlediği ve İsrail’in toplu suikastlarına teknolojik destek sağladığı ifade edilmektedir. Bu teknolojiler, soykırım faaliyetini daha etkin ve görünmeyen bir biçimde sürdürmeye olanak tanımaktadır. Ayrıca, Google ve Amazon gibi şirketlerin de İsrail ordusuna “Nimbus” projesi aracılığıyla bulut hizmetleri, yüz ve duygu tanıma gibi altyapı desteği sağladığı belirtilmiştir. Bu durum, teknolojinin insan hakları ihlallerini ve sivil katliamlarını otomatikleştirmede nasıl kullanılabileceği konusundaki endişeleri artırmaktadır.
-Bunlar dışında kitapta tarih, hastane, hapishane, gazeteci gibi İsrail soykırımlarının farklı boyutları da ele alınıyor.
Soru 3: Kitabınızda İsrail’in bir yerleşimci kolonyal devlet olduğu argümanını güçlü bir şekilde savunuyorsunuz. Bu iddiayı desteklemek için hangi temel argümanları kullanıyorsunuz ve İsrail’in bu tür iddialara karşı geliştirdiği anlatıları nasıl çürütüyorsunuz?
Yanıt: Kitap, İsrail’in İngiltere ve ABD’nin yeni sömürge/kolonyal politikalarının bir ürünü olduğunu savunmaktadır. İsrail’in yerleşimci kolonyalizminin temel amacının, klasik sömürgecilikten farklı olarak, Filistin’deki yerli halkı kalıcı olarak topraklarından göndermek ve Filistin topraklarını kalıcı olarak ele geçirmek olduğunu belirtiyorum. Bu süreç, Filistinlileri “Filistinsizleştirme” projesinin bir parçasıdır.
-Kitapta, İsrail’in kendini kolonyal bir devlet olmadığını kanıtlamak için kullandığı birçok anlatı çürütülmektedir:
- Tarihsel Yahudi Varlığı ve Yahudi Liderliği Anlatısı: Yahudilerin Filistin topraklarında tarihsel varlığı inkâr edilmese de bunun İsrail’in işgalini meşrulaştırmadığını, çünkü tarihte “İsrail” adında bir devletin bulunmadığını ve Davud veya Süleyman gibi peygamberlerin yönettikleri krallığın modern bir devlet olmadığını ifade ediyorum.
- Kudüs’ün Kutsallığı ve Devlet Tahayyülü Anlatısı: Kudüs’ün Yahudiler için kutsal olması veya Yahudilerin yüz yıllardır bu topraklarda devlet kurma hayali kurmaları, başka bir halkın topraklarını işgal etme hakkını vermemektedir.
- Hıristiyan Teolojisi Anlatısı: İncil’deki Tanrı’nın toprakları İbrahim’e vaat etmesi gibi referansların, “tahrif edildiği” ve bu anlatıların İsrail’in işgalini meşrulaştırmak için kullanılamayacağı belirtilmektedir.
- Klasik Batılı Kolonyalizmden Farklılık İddiası: İsrail’in, Avrupalı sömürgecilerin aksine doğal kaynak sömürmediği veya zorla göç ettirmediği iddialarını reddediyorum. Tam aksine, İsrail’in Gazze’deki deniz yetki alanını kısıtladığı, su, elektrik gibi kaynakları kontrol ettiği ve Filistinlileri ucuz iş gücü olarak kullandığı belirtilmiştir. Ayrıca, Batı Şeria’da yerleşimciler eliyle toprak gaspının devam ettiği ve İsrail’in Holokost’tan kaçan Yahudilerin toprakları “göç” ile aldığını iddia etmesinin, diğer halkların topraklarını işgal etme haklılığını sağlamayacağını vurguluyorum.
- “İsrail Tipi Kolonyalizm”: İsrail tipi kolonyalizmin, klasik kolonyalizmden ayrılarak yok etmeyi önceliklendirdiği ve sömürüyü ikinci plana attığı belirtilmiştir. Filistinlilerin yok edilmesi ve zorla tehcir edilmesi, İsrail kolonyalizminin birincil önceliğidir.
-Bu argümanlar, İsrail’in uluslararası hukuka aykırı bir şekilde işgalci, kolonyal ve ayrımcı bir devlet olduğunu kanıtlamaktadır.
Soru 4: Kitabınızda Batılı demokrasilerin ve Batı medyasının İsrail’in Gazze’deki soykırımına karşı tutumunu ele alırken, Çin ve Rusya gibi aktörlerin politikalarını da inceliyorsunuz. Bu aktörler arasındaki yaklaşımlardaki temel farkları ve özellikle “İsrail istisnacılığı” kavramını nasıl yorumluyorsunuz?
Yanıt: Kitap, Batılı demokrasilerin ve Batı medyasının Gazze soykırımı karşısında sınıfta kaldığını ve İsrail’in eylemlerine doğrudan ortak olduğunu belirtmektedir.
- Batılı Demokrasiler ve Medya: Bu aktörler, insan hakları, adalet ve demokrasi gibi evrensel değerleri siyasetleştirerek, İsrail’in Gazze’deki soykırımına karşı sessiz kalmışlardır. Batı medyası, Filistinlileri insanlık dışı gösterme (dehumanization) ve İsrail işgalini meşrulaştırma, hatta Hamas’ı terörist olarak lanse ederken İsrail’in katliamlarını görmezden gelme veya hafifletme politikası izlemiştir. “İsrail istisnacılığı” kavramı, Batı’nın İsrail’e duyulan tarihsel ahlaki yükümlülük (Holokost sonrası) nedeniyle İsrail’e atfettiği özel statüyü ifade eder. Bu istisnacılık, Batılı elitlerin Filistin’deki insan hakları ihlallerini göz ardı etmesine neden olmakta, hatta Holokost’u İsrail’in mevcut suçlarını haklı çıkarmak için bir kalkan olarak suistimal ettiğini iddia ediyorum. Bu tutum, Batı’nın çifte standardını ve “Holokostiyanizm” olarak adlandırdığım ahlaki ikiyüzlülüğünü ortaya koymaktadır.
- Çin ve Rusya: Batılı aktörlerin aksine, Çin ve Rusya, İsrail’in Gazze’deki eylemlerine karşı daha eleştirel ve Filistin yanlısı bir duruş sergilemişlerdir.
- Çin, İsrail’in sivil katliamlarını eleştirmiş, ateşkes çağrısı yapmış ve Küresel Güney ile Arap devletlerine yakın bir politika izlemiştir. Çin, çatışmanın temel nedeninin, ABD ve İsrail tarafından engellenen Filistinlilerin devletleşememe sorunu olduğunu savunmaktadır. Aynı zamanda, bölgede arabuluculuk rolü üstlenerek barışın Batı tarafından inşa edildiği mitine meydan okumaktadır.
- Rusya da insani ateşkes çağrısında bulunmuş ve sivillere yönelik şiddeti kınamıştır. Rusya, Hamas ile temaslarını sıklaştırarak pragmatik bir diplomasi izlemekte, küresel güneydeki aktörlere ABD’nin karşısında yer aldığını göstermeye çalışmaktadır.
- Temel Fark: Batılı güçler İsrail’e koşulsuz destek verirken, Çin ve Rusya daha dengeli ve eleştirel bir yaklaşım benimseyerek, Batı’nın insan hakları ve demokrasi savunmasındaki çifte standardını sorgulayan küresel tepkiden faydalanmaya çalışmaktadırlar.
Soru 5: Kitabınız Filistin direnişine ve Filistin’in geleceğine dair önemli tespitler içeriyor. Kitapta Filistin direnişinin farklı boyutları nasıl ele alınıyor ve İsrail ile normalleşme süreçleri ve Filistin Yönetimi’nin rolü gibi gelecek senaryolarına ilişkin ne gibi öngörülerde bulunuluyor?
Yanıt: Kitap, Filistin direnişini çok boyutlu bir olgu olarak ele almaktadır:
- Silahlı Direniş: Hamas’ın askeri kapasitesi ve 7 Ekim’deki Aksa Tufanı operasyonunun İsrail’in “yenilmezlik mitini” yerle bir ettiğini vurguluyorum. Gazze’deki tünel ağlarının, direniş gruplarına lojistik destek sağlaması ve sürpriz saldırılar düzenlemesine olanak tanıması, İsrail için ciddi bir açmaz teşkil etmektedir.
- Kültürel ve Eğitsel Direniş: Eğitim, Filistinliler için işgale karşı bir cephe ve kimliğin korunması aracı olarak görülmektedir. Nekbe sonrası ortaya çıkan edebiyat ve kültürel üretimler, ulusal bilincin ve kolektif belleğin güçlenmesine katkıda bulunmuştur.
- Sivil Direniş ve Küresel İntifada: Ekim 7 sonrası Gazze’deki direnişin, ABD ve Avrupa’daki öğrenci protestoları ve İsrail’e karşı küresel boykot hareketleriyle “küresel bir intifadaya” dönüştüğünü belirtiyorum. Bu, İsrail’i uluslararası alanda yalnızlaştıran ve ekonomik baskı oluşturan önemli bir dinamik olarak ele alınmaktadır.
-Gelecek senaryolarına gelince:
- Normalleşme Süreçleri: Aksa Tufanı’nın, İsrail ile Arap devletleri arasındaki normalleşme süreçlerini dondurduğuaçıkça ifade edilmektedir. Normalleşmenin önündeki en büyük engeller:
- İsrail’in zayıflığının ortaya çıkması: 7 Ekim, İsrail’in iddia edildiği kadar güçlü bir aktör olmadığını göstererek, Arap liderlerinin İsrail’den güvenlik tedariki bekleme motivasyonunu kırmıştır.
- İsrail’in iki devletli çözüme yanaşmaması: İsrail’in 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletini kabul etme konusundaki radikal duruşu, normalleşmeyi engellemektedir.
- Filistin meselesinin küresel gündemde kalması: Dünya çapındaki Filistin yanlısı protestolar ve eylemler, normalleşme kararı alacak rejimler için rasyonel bir adım olmaktan çıkarmaktadır. Ancak, kitap, İsrail’e karşı uygulanan politikaların başarısızlığı ve ABD’nin baskısı gibi faktörlerin normalleşmeyi canlı tutabileceğini de öngörmektedir. Sonuç olarak, 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devleti inşa edilmeden gerçekleşecek her normalleşme sürecinin dünya barışı ve istikrarına zarar vereceği vurgulanmaktadır.
- Filistin Yönetimi (Mahmud Abbas’ın Filistin’i): Kitap, Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi’ni direnişi bastıran ve İsrail ile ittifak kuran bir aktör olarak tanımlamaktadır. Abbas’ın, liderlik vasfından yoksun olduğu, seçimleri keyfi nedenlerle ertelediği ve Filistin halkının birleşik ve etkili bir direniş stratejisinden mahrum kalmasına neden olduğu belirtilmiştir. Özellikle İsrail ile sürdürülen güvenlik koordinasyonunun, İsrail’in askeri işgalini destekleyen bir mekanizma haline geldiği ve Filistin’in ulusal çıkarlarına zarar verdiği ileri sürülmüştür. Kitap, İsrail’in Hamas’ı ortadan kaldırıp Gazze yönetimini Filistin Yönetimi’ne devretme planının, Filistin Yönetimi’nin halk nezdindeki olumsuz imajı ve desteğinin sınırlı olması nedeniyle oldukça düşük bir ihtimal olduğunu belirtmektedir.
Farklı mecralarda neşredilen yazılardan oluşan bu kitabın İsrail’in işgal ve soykırımının anlaşılması noktasında literatüre önemli bir katkı olduğunu düşünüyorum. Nasipse ikinci cildini de seneye raflarda görebilirsiniz.
Etiketler:
İşgal ve Soykırımın Anatomisi"